Originally posted 2016-05-05 11:41:06.

1870 Washington doğumlu olan seri katil Fish, babasının ölümünden sonra yetimhaneye yerleştirilmiştir. Daha sonra psikolojisi bozulduğu ileri sürülerek annesine teslim edilmiştir. Şiddetli baş ağrıları çeken Albert, ülkede yolculuklar yapmaya başladı ve işkence suçlarını işlemeye koyuldu.

1910 yılında ilk cinayetini işlemiştir. Kendisine kurban olarak genelde çocukları seçen Albert Fish, işkenceci bir anlayışla kurbanlarını öldürüyordu. Kurbanlarına işkence yaparken aynı anda kendisine de işkence uygulayan bu isim, kasık bölgesine toplu iğneler batırıyordu. Yakalanana kadar işkencelerine devam eden Albert, 1932-34 yılları arasında kendisine vampir unvanını getirmiştir. İşlediği cinayetlerin sayısı net olarak bilinmiyor fakat en az 15 adet işkenceyle beraber cinayetinin olduğu söylenmektedir. İhtiyar görünümlü bir vampiri andıran bu isim ayrıca 12 yaşında bir kız çocuğunu kaçırmış ve öldürmüştür. Cinayetlerini terk edilmiş evlerde gerçekleştiren Albert Fish, 6 yıl boyunca rahat bir şekilde cadde ve sokaklarda dolaşmıştır. Kendini takip eden dedektiflere rağmen kaçmayı başaran Fish’in işkence şekli ise mektubunda yer alıyordu. Seri bir katil olmasının yanında dini konuda da psikolojik problemler yaşayan bu kişi, deri kayış ve çivili sopalar ile günahlarının cezası olarak hem kendini hem de kaçırdığı kişileri cezalandırıyordu.  Ayrıca kendi dışkısını yemek de ona ait bir özellikti. İşkence sonucu öldürdüğü kişileri de Tanrıya adadığını söylüyordu.

1935 yılında görülen duruşmasında onun artık deli olduğuna karar verilmişti. Elektrikli sandalyede idam edilmesi gerektiğini belirten mahkemeye cevap olarak; Elektrikli sandalyede ölmek büyük bir zevk olacak, bu tadacağım en büyük zevk olacak şeklinde ibarelerde bulunmuştur. 1936 yılında ise elektrikli sandalyede 65 yaşında idam edilmiştir. Kişiliği filmlere de konu olmuştur. Kuzuların sessizliği filmindeki Hannibal Lecter tiplemesi Albert Fish’ten esinlenmiştir.